Her şey, iki arkadaşın bir kahve molasında sorduğu o meşhur soruyla başladı: “Bu ülkenin hali ne olacak?” Bu basit soru, kısa sürede Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokma hedefine dönüştü. Peki, bu iddialı hedef bir hayal miydi, yoksa ulaşılabilir bir gerçek mi? Gelin, bu ilham verici yolculuğun adımlarına birlikte bakalım.
Türkiye’nin Mevcut Durumu: Potansiyel ve Gelişim Alanları
Projenin başlangıcında, Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yerini net bir şekilde görmek için çeşitli göstergeler incelendi. Ortaya çıkan tablo şuydu:
- Milli Gelir: Türkiye, dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında yer alıyor. Bu, büyük bir potansiyel demek.
- Kişi Başına Gelir: Ancak bu gelir adil dağılmıyor. Kişi başına düşen gelirde 50’den fazla ülke Türkiye’nin önünde.
- Sosyal Gelişim: Mutluluk, insani gelişmişlik, cinsiyet eşitliği ve rekabetçilik gibi alanlarda ise 70’ten fazla ülke bizden daha iyi durumda.
Bu veriler, kapatılması gereken önemli bir fark olduğunu ancak bunun imkansız olmadığını gösteriyordu.
Uzman Ağı Nasıl Kuruldu ve Hangi İlkeler Benimsendi?
Büyük bir hedef, güçlü bir ekip gerektirir. Başlangıçta küçük bir arkadaş grubuyla başlayan girişim, kısa sürede Google ve LinkedIn gibi platformlar aracılığıyla dünyanın dört bir yanındaki alanında lider Türk uzmanlara ulaştı. Bu süreçte projeye dahil olan yüzlerce uzman, üç temel ilke etrafında birleşti:
- Kanıta Dayalı Olmak: Öneriler, somut verilere ve analizlere dayanmalıydı. Bu, daha sağlam ve etkili sonuçlar elde etmeyi sağlar.
- Uzun Vadeli Odaklanmak: Günlük sorunların ötesine geçip, “Türkiye 20 yıl sonra eğitimde, inovasyonda nerede olacak?” gibi büyük sorulara odaklanmak hedeflendi.
- Pozitif ve Yapıcı Olmak: Sorunlara takılıp kalmak yerine, çözümlere odaklanan ve insanları bir araya getiren bir yaklaşım benimsendi.
Türkiye’nin Gizli Potansiyeli ve 92 Somut Öneri
Ekip, Türkiye’nin kullanılmayan devasa potansiyelini ortaya çıkaran çarpıcı analizler yaptı. İşte bunlardan bazıları:
- Kadın İş Gücü: Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı %30’un altındayken, OECD ortalaması bunun iki katından fazla. Eğer bu oran %60’lara çıkarılabilirse, Türkiye ekonomisine yaklaşık 250 milyar dolarlık bir katkı sağlanabilir.
- Ar-Ge Harcamaları: Teknoloji ve inovasyonda rekabet edebilmek için Ar-Ge harcamalarının en az 3-4 katına çıkarılması gerekiyor.
- Coğrafi Konum: Stratejik konumumuza rağmen dış ticaret hacmimiz, potansiyelimizin oldukça altında.
Bu analizler ışığında, iki yıllık yoğun bir çalışmanın sonunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin 92. yılında ülkeyi daha iyi bir geleceğe taşımak için 92 somut öneri geliştirildi. Bu öneriler arasında kurumsal şeffaflık, cinsiyet eşitliğini sağlayacak ebeveyn izinleri, okul öncesi eğitimin zorunlu olması ve şehir bütçelerinin %1’inin sanata ayrılması gibi devrim niteliğinde fikirler bulunuyor.
Bu yolculuk, bir kahve sohbetinin ne kadar büyük bir harekete dönüşebileceğinin en güzel kanıtı. Belki de ülkenin geleceğini şekillendirecek 93. öneri sizden gelecek.
