Pek çoğumuzun hayalleri vardır ama o hayallere ulaşmak için adım atmaktan korkarız. Peki bizi durduran nedir? Para mı, tehlikeler mi, yoksa alıştığımız düzenin rahatlığı mı? Özcan Bostancı, Karabük’te başlayan ve dünyanın dört bir yanına uzanan kendi hikayesiyle, tüm bu korkuların ve bahanelerin aşılabileceğini kanıtlıyor. Onun yolculuğu, hayallerin peşinden gitmek için konfor alanının dışına çıkmanın ne kadar dönüştürücü olabileceğini gösteren ilham verici bir rehber.
Mühendislikten Dünya Turuna: Bir Hayalin Peşine Düşmek
Bostancı’nın hikayesi, Türkiye’deki pek çok gencin hikayesine benziyor. Muhafazakar bir çevrede, ailesinin ilgisiyle büyümüş, üniversite sınavında aldığı yüksek puanla “popüler” bir meslek olan mühendisliği seçmiş. Ancak çocukluğundan beri aklında hep yollar, yolculuklar ve keşfetme arzusu vardı. En büyük hayali, iki katlı bir otobüse binmekti.
Üniversite sonrası yoğun bir iş hayatına atılır. Gecesi gündüzü çalışmakla geçerken, aslında istediği hayatın bu olmadığını fark eder. Bir gün radikal bir karar alarak işinden istifa eder ve hayallerini paylaştığı arkadaşı İsmail ile gezmeye başlar. Önce Türkiye’yi, sonra Avrupa’yı keşfederler. Bu küçük geziler, onlara bambaşka bir dünyanın kapılarını aralar ve inandıkları bazı şeyleri sorgulamalarına neden olur. Asıl dönüm noktası ise Brezilya seyahatleridir. Orada bıçaklı bir soyguna uğramalarına rağmen, bu deneyim onları yıldırmaz, aksine daha da büyük bir hayale iter: Dünya turu yapmak!
Korkularla Yüzleşmek: Parasızlık, Tehlike ve Yalnızlık Gerçek mi?
Dünya turu fikri heyecan verici olsa da, beraberinde birçok korkuyu da getirir. Bostancı, insanların hayallerine ulaşmasını engelleyen en yaygın bahaneleri ve kendi çözümlerini şöyle sıralıyor:
- Para: “Param yok” en büyük engel gibi görünür. Ancak Bostancı, tercihlerinizi değiştirirseniz bunun bir sorun olmadığını söylüyor. Beş yıldızlı oteller yerine, geceliği 10 TL olan sahildeki bir kulübede, bir ailenin yanında (homestay) veya internet kafelerde kalarak dünyayı gezmenin mümkün olduğunu gösteriyor.
- Ulaşım: “Yol iz bilmem, nasıl giderim?” endişesi de yersizdir. Otostop, motosiklet, tren, tekne gibi sayısız ulaşım yöntemiyle yola devam edilebilir. Bostancı, daha önce hiç kullanmadığı motosikletle Laos’ta kaza yapmasına rağmen bu deneyimin bile özel bir anıya dönüştüğünü anlatıyor.
- Tehlike ve Güvenlik: “Ya başıma bir şey gelirse?” korkusu en caydırıcı olanıdır. Bostancı ve arkadaşı, Hindistan’da içinde pasaportları, paraları, yani her şeyleri olan çantalarını çaldırırlar. Üç gün boyunca Bombay tren istasyonunda yatarlar. Konsolosluk “Geri dönün” der ama onlar pes etmezler. Bu olayın sonunda anlarlar ki, en zor durumda bile hayallerinin peşinden koşuyorlarsa, önlerinde hiçbir şey duramaz.
- İletişim: “Dil bilmiyorum, nasıl anlaşacağım?” sorununun cevabı basittir: Beden dili, mimikler ve niyet. Bir şekilde yolunuzu bulursunuz.
Hayaller İçin Bahanelere Yer Yok: Konfor Alanının Dışına Çıkmak
Bostancı’ya göre, tüm bu korkuların temelinde tek bir şey yatıyor: Konfor alanı. Konuştuğumuz dil, yediğimiz yemek, her gün gittiğimiz iş veya okul… Şikayet etsek bile bu alıştığımız düzen bize güvenli gelir. Akşam izleyeceğimiz bir dizi veya yatacağımız sıcak bir yatak, bizi o büyük hayallerden alıkoyar.
Oysa asıl mucizeler, sihirli anlar tam da bu konfor alanının dışında gerçekleşir. Hayallerinizin peşinden koşmak için bahane bulmayın. Bostancı, “Eğer ben, çocukluğunu küçük bir şehirde geçirmiş biri olarak Machu Picchu’yu görme hayalimi gerçekleştirebildiysem, herkes yapabilir” diyor.
Asıl Yolculuk: Hayatı ve İnsanları Paylaşmak
Dünya turu, sadece yeni yerler görmek değildir. Bostancı için bu yolculuğun en önemli kazanımı, hayatı paylaşmaktır. Tanıştığı her insan, her çocuk, her yaşlı birey onda bir iz bırakır, o da onlarda bir iz bırakır. Kendisini, ömrü boyunca tanıştığı herkesin izlerinin bir bütünü olarak görür.
Farklı kültürleri, inançları ve yaşamları gördükçe, bize öğretilen doğruları sorgulamaya başlarız. Tibet’te kilometrelerce yolu ibadet ederek gelen bir hacıyı gördüğünüzde, kendi inanç sisteminizi yeniden düşünürsünüz. Bostancı’nın son mesajı çok nettir: Seyahat edin, hayal edin ve size öğretilen her şeyi sorgulayın. Hayatı paylaşın ki, inandıklarınızın doğru olmayabileceğini görme cesaretini gösterebilin. Gerçekten kendinizi tanıma şansınız ancak o zaman olacak.