Biyolog Selin Ersoy, bizi Kalahari Çölü’nün ortasından başlayıp kendi iç dünyamıza uzanan sıra dışı bir yolculuğa çıkarıyor. Omzunda bir mirketle çekilmiş fotoğrafının ardındaki hikaye, sadece bir macera öyküsü değil; aynı zamanda hayvan davranışlarını anlamanın, insan doğasını ve toplumsal dinamikleri çözmek için ne kadar güçlü bir anahtar olduğunu gözler önüne seriyor.
Merakın Peşinde: Türkiye’den Afrika’ya Uzanan Bilim Yolculuğu
Selin Ersoy’un hayvan davranışlarına olan ilgisi, üniversitede evrimle tanışmasıyla başlar. Davranış biliminin (etoloji), sadece fizik ve matematikten ibaret olmadığını, canlıların neden o şekilde davrandığını anlamanın ne kadar heyecan verici olabileceğini keşfeder. Bu merak, onu önce Kars’taki Aras Kuş Halkalama İstasyonu’na, ardından İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nin karga projesine ve son olarak da Afrika’daki Kalahari Mirket Projesi’ne götürür.
Ailesi ve arkadaşlarının şaşkın bakışları arasında Afrika’ya gitme kararı alması, onun için bir delilik değil, içinden gelen sese kulak vermektir. Babasının “Sen pencereden bakacak bir insan hiç olmadın, o yüzden git ve yaşa” sözü, ona cesaret verir. Bu karar, hayallerin peşinden gitmenin insanı ne kadar dönüştürebileceğinin de bir kanıtıdır.
Çöl Hayatı ve Mirketlerin Sosyal Düzeni
Kalahari’deki hayat, şehir hayatından çok farklıdır. Akrepler, yılanlar, konserve yiyecekler ve medeniyetten uzakta bir yaşam… Ancak tüm bu zorlukların yanında, ışık kirliliğinden uzak bir gökyüzü ve zebralarla, zürafalarla dolu bir doğa vardır. Ersoy, bu ortamda mirketlerin büyüleyici sosyal davranışlarını gözlemler:
- Gözcülük (Fedakârlık): Grup yemek ararken, içlerinden bir tanesi yüksek bir yere çıkarak tehlikelere karşı nöbet tutar. Bu davranışıyla hem kendini yırtıcılara karşı açık hedef haline getirir hem de kendi yemek zamanından feragat eder. Bu, grubun geri kalanının güvenliği için yapılmış bir fedakarlıktır.
- Üreme (Hiyerarşi ve İş Birliği): Grupta üreme, sadece dominant dişinin ayrıcalığıdır. Ancak yavruların bakımı tüm grubun sorumluluğundadır. Diğer üyeler, yavruları besler, onlara bakar ve hatta süt annelik yaparlar. Bunun temel nedeni, gruptan atılma korkusudur, çünkü çölde tek başına hayatta kalmak neredeyse imkansızdır.
- Tüy Temizliği (Sosyal Bağlar): Birbirlerinin tüylerini temizlemeleri sadece bir hijyen davranışı değildir. Aynı zamanda bireylerin kendi ulaşamadıkları yerlerin temizlenmesini sağlayarak aralarındaki sosyal bağları güçlendiren önemli bir etkileşimdir.
Yalnızlığın Ortasında Gelen Mesaj
Çöl hayatının zorlukları, sevdiklerinden uzakta olmanın getirdiği yalnızlık, Ersoy’u zaman zaman psikolojik olarak yorar. Yine böyle umutsuz bir gününde, her şeyi bırakıp gitmeyi düşündüğü bir anda, sırtüstü uzanmış ağlarken iki mirket yanına gelir. Biri karnına zıplayıp oynamaya başlar, diğeri saçını çekiştirir.
O an, hayvanların ona ihtiyacı olan mesajı verdiğini anlar: Yalnız değilsin. Bu basit etkileşim, bir paylaşımın ve bağ kurmanın en zor anlarda bile ne kadar iyileştirici olabileceğini gösterir.
Ersoy, konuşmasını önemli bir tespitle bitiriyor: Doğal alanları bu kadar kolay yok etmemizin en büyük nedenlerinden biri, oradaki yaşam hakkında hiçbir şey bilmememizdir. Halbuki hayvan davranışlarını biraz anlayabilsek, sadece doğayı değil, kendi davranış dinamiklerimizi, içgüdülerimizi ve diğer insanları da daha iyi anlayabiliriz. Belki de daha yaşanabilir bir dünya, mirketlerin bize öğrettiği fedakarlık, iş birliği ve etkileşim gibi basit ama temel değerleri hatırlamaktan geçiyordur.