“Hayat bir kutu çikolata gibidir, içinden ne çıkacağını asla bilemezsin.” Forrest Gump’ın bu ünlü sözü, aslında eğitim teknolojileri yolculuğumuzu da özetliyor. Hepimiz bir yerlere yetişmek için sürekli koşuyoruz: otobüse, toplantıya, hedeflerimize… Peki, bu koşunun bir amacı var mı? Yoksa sadece başkaları koştuğu için mi koşuyoruz? Bu yazıda, eğitim teknolojileri dünyasındaki koşumuzu Forrest Gump’ın hikayesi üzerinden ele alacak ve anlamlı bir koşunun sırlarını keşfedeceğiz.
Forrest Gump’ın Koşusu ve Bizim Eğitim Maceramız
Forrest Gump, fiziksel ve zihinsel olarak “dezavantajlı” görülen bir çocuktu. Ancak annesinin inancıyla ve bir gün arkadaşlarından kaçarken başladığı koşuyla hayatı tamamen değişti. O koşu, ona Amerikan futbolu takımında bir yer, başarılar ve hatta başkanla tanışma fırsatı getirdi. Forrest, aptal olarak görülen biriyken, koşma yeteneğiyle tüm engelleri aştı.
Daha sonra ise hiçbir belirgin neden yokken 3 yıl boyunca koştu. İnsanlar peşine takıldı, ona anlamlar yükledi: “İnsan hakları için mi koşuyorsun? Barış için mi?” Ama Forrest’un tek bir amacı vardı: içindeki tutkunun peşinden gitmek.
Bizim eğitimdeki durumumuz da buna benziyor. Ya Forrest gibi belirli bir amaç ve tutkuyla koşuyoruz ya da arkasından koşanlar gibi, neden koştuğumuzu bilmeden sadece teknoloji peşinde sürükleniyoruz.
Eğitim Teknolojilerinde Üçlü Koşu: Teknoloji, Pedagoji ve İçerik
Eğitim teknolojilerinde başarılı olmak, sadece en yeni tabletleri veya yazılımları sınıfa getirmekle olmuyor. Bu, üç kulvarda aynı anda yapılan bir koşudur. Bu üç kulvar şunlardır:
- Teknoloji: Kullandığımız araçlar (tabletler, akıllı tahtalar, yazılımlar).
- Pedagoji: Bu teknolojiyi nasıl öğreteceğimize dair yöntem ve yaklaşımlar. Yani işin “nasıl” kısmı.
- İçerik: Teknoloji aracılığıyla ne öğrettiğimiz.
Eğer bu üçünden biri eksikse, koşumuz anlamsızlaşır. Sadece teknolojiye odaklanırsak, pahalı cihazlar birer askılığa dönüşür. Sadece pedagojiye odaklanırsak, çağın araçlarından mahrum kalırız. Sadece içerik peşinde koşarsak, bunu etkili bir şekilde aktaramayız. Gerçek başarı, bu üçünü entegre bir şekilde, bir bütün olarak koşmaktır.
Popüler Trendlerin Ötesine Geçmek
Eğitim dünyası sürekli yeni trendlerle çalkalanıyor. Ancak bu trendleri de doğru anlamak ve uygulamak gerekiyor.
- Ters Yüz Edilmiş Sınıflar (Flipped Classroom): Bu model, sadece öğrenciye evde video izletip okula gelince ödev vermek değildir. Asıl amaç, sınıf içinde geçirilen zamanı daha değerli kılmaktır. Videolarla öğrenilen temel bilgilerin üzerine, sınıfta tartışma, proje ve problem çözme gibi daha derinlemesine aktiviteler planlanmalıdır.
- STEM Eğitimi: Fen, teknoloji, mühendislik ve matematiği bir araya getiren bu yaklaşımın temel amacı, katma değeri yüksek teknoloji üretmek ve problem çözme becerisi kazandırmaktır. Sadece birkaç legoyu birleştirmek STEM değildir. Önemli olan, öğrencilerin tasarım yapması, üretmesi ve disiplinler arası düşünmesidir.
Kumandayı Öğrenciye Vermek
Yıllarca öğretmenler ve veliler olarak kumandayı elimizde tuttuk. Çocuklarımıza ne zaman ders çalışacaklarını, ne zaman oyun oynayacaklarını söyledik. Ancak bir yandan da onlardan 21. yüzyıl becerileri olan sorumluluk alma ve zaman yönetimi bekledik. Bu bir çelişkidir.
Artık kumandayı öğrenciye vermenin zamanı geldi. Onlara özgürlük tanımalıyız ama aynı zamanda düzenlemelerle rehberlik etmeliyiz. Öğrenmenin sorumluluğunu onlara devrettiğimizde, kendi hikayelerini yazmaya, dijital ortamda üretmeye ve kendi öğrenme topluluklarını oluşturmaya başlayacaklar.
Sonuç olarak, eğitim teknolojileri yolculuğunda başarılı olmak için bakış açımızı değiştirmeliyiz. Sadece koşan kalabalığın bir parçası olmak yerine, Forrest Gump gibi içimizdeki tutkunun peşinden, teknoloji, pedagoji ve içeriği birleştirerek bilinçli bir şekilde koşmalıyız.