Geleceği tahmin etmek her zaman zor olmuştur, ancak gelecek hakkında konuşmak, tahrif edilmiş ve anlaşılması güç geçmiş hakkında konuşmaktan çok daha kolaydır. Peki, önümüzdeki 30 yıl içinde eğitim ve yaşam nasıl bir dönüşüm geçirecek? Fiziksel ve sanal dünyanın sınırları tamamen ortadan kalktığında, insan olmak ne anlama gelecek? Bu yazıda, geleceğe dair baş döndürücü öngörüleri ve bu gelecekte bir öğrencinin nasıl bir hayat süreceğini keşfedeceğiz.
30 Yıl Sonra Bizi Neler Bekliyor?
Gelecek, bugünden bakıldığında bir bilim kurgu filmi gibi görünebilir, ancak öngörüler oldukça net bir yöne işaret ediyor. Fiziksel ve sanal dünya o kadar iç içe geçecek ki, aralarındaki farkı anlamak imkansızlaşacak. Sanal dünyada yediğiniz bir yemeğin sizi gerçekte de doyuracağı bir dönemden bahsediyoruz.
İşte o döneme dair bazı çarpıcı öngörüler:
- Bilimlerin Birleşimi: Tüm bilimler birleşerek sayıları üçe kadar inecek.
- Hayal Toplumu: Bilgi toplumunun yerini, yaratıcılığın ve hayal gücünün merkezde olduğu hayal toplumu alacak.
- Toplu Eğitimin Sonu: Sınıflarda toplu eğitim yapmak, bireysel farklılıkları hiçe saydığı için insan haklarına aykırı kabul edilecek ve suç sayılacak. Mevcut okul sınıfları ise birer müze haline getirilecek.
- Sıvı Bilgi ve Hap Bilgi: Öğrenme, anlık ve ihtiyaca yönelik hale gelecek. Bir yudum “sıvı bilgi” ile bir konunun uzmanı olmak veya bir hapla tüm klasikleri öğrenmek mümkün olacak.
- Öğrenmeme Hakkı: Bilgiye erişimin bu kadar kolay olduğu bir dünyada, bireylerin “öğrenmek istemiyorum” deme hakkı, temel bir insan hakkı olarak kabul görecek.
- Çoklu Kimlikler: İnsanların hem gerçek hem de holografik kimlikleri olacak. Holografik benliğiniz, sizin adınıza dış dünyada dolaşabilecek, çalışabilecek ve sizi yasal olarak temsil edebilecek.
- Ortak Beyin Kullanımı: İnsanlar, beyin kapasitelerini artırmak için başkalarının veya yapay zeka üstlerinin beyinleriyle bağlantı kurabilecek. Bu, ortak beyin kullanımı olarak adlandırılacak ve karmaşık sorunları çözmek için bir zorunluluk haline gelecek.
2046’dan Bir Gün: Öğrenci Mir’in Hikayesi
Bu geleceği daha somut anlamak için 2046 yılında yaşayan 12 yaşındaki Mir’in bir gününe tanıklık edelim. Mir, İskenderun Körfezi’nde, denizin 1200 metre altındaki bir yerleşim biriminde yaşıyor. Onun dünyasında eğitim, bildiğimizden çok farklı işliyor.
- Kariyer ve Yetenekler: Mir’in daha doğmadan önce yapılan bir kan testiyle tüm mizacı, yetenekleri, potansiyel hastalıkları ve mesleki eğilimleri belirlenmiş. Buna göre 100 yıllık bir kariyer planı borsasına sahip.
- Canlı Müfredat: Annesi bir “organizmik canlı müfredat uzmanı”. Artık standart bir müfredat yok. Müfredat, usta ile öğrenci arasındaki etkileşim sırasında, o anda oluşturuluyor.
- Öğrenme Yöntemleri: Mir, dün gece uyurken “Shakespeare Suyunu” içerek ünlü yazarın tüm eserlerini öğrendi. Bilgi, bu tür sıvı bilgi yüklemeleriyle kolayca aktarılıyor.
- Hayal Odaklı Projeler: Mir’in tek bir ödevi var: bir “hayal ödevi”. Çünkü gelecekte tüm çalışmalar, projeler ve ödevler sadece hayal gücünü geliştirmeye odaklı olacak. Bu ödev için kendi beyin kapasitesi yetersiz kaldığında, önce ustasının beyniyle, o da yetmezse Hasan Oğlan’daki Yapay Zeka Üssü’nün beyniyle bağlantı kurarak kapasitesini güçlendirecek.
- Kendini Tamamlama: Mir için “eğitimi tamamlama” diye bir kavram yok. Onun hedefi, “kendini tamamlama”. Sürekli bilgi bombardımanından kaçınarak ve sadece gerekli olanı öğrenerek kendinden uzaklaşma riskini azaltmayı amaçlayan bir “öğrenmeme planlaması” yapıyor.
Mir’in hikayesi, gelecekte eğitimin ne kadar kişiselleştirilmiş, esnek ve insan potansiyelini en üst düzeye çıkarmaya odaklı olacağını gösteren canlı bir örnek. Belki de bir gün annesinin ona seslendiği gibi uyanırız: “Emir, TEOK sınavına geç kalıyorsun, zıpla!”