Salı, Eylül 16, 2025
REKLAM ALANI
Google search engine
Ana SayfaGenelEy İnsan, Sen Vicdanını Nerede Kaybettin? | Emin Çapa | TEDxIstanbul

Ey İnsan, Sen Vicdanını Nerede Kaybettin? | Emin Çapa | TEDxIstanbul

Bugün hem Türkiye’de hem de dünyada yaşanan en büyük krizlerden biri, insanın sadece akıl ve bilimden uzaklaşması değil, aynı zamanda vicdanını kaybetmesidir. “Bu dünyadaki yerim ne?” sorusunu sormayı unuttuğumuzda, insanlığımızın temel bir parçasını yitiriyoruz. Bu, evrendeki yerimizi ve sorumluluklarımızı yeniden düşünme vaktinin geldiğinin hikayesidir.

Evrenin Hikayesi, İnsanın Yolculuğu

Evrendeki yerimizi anlamak için önce büyük resme bakmalıyız. Bu, milyarlarca yıllık bir yolculuğun öyküsüdür.

  • 13.8 Milyar Yıl Önce: Evrenin başlangıcı.
  • 4.5 Milyar Yıl Önce: Güneş Sistemi ve Dünya’nın oluşumu.
  • 3.8 Milyar Yıl Önce: Dünyada ilk yaşamın başlaması.
  • 200 Bin Yıl Önce: Modern insan, yani Homo Sapiens’in ortaya çıkışı.

Atalarımız avcı-toplayıcıyken ortalama ömür 20 yıldı ve tüm servetleri yanlarında taşıyabildikleri kadardı. Tarım devrimiyle ömür 30 yıla çıktı, servet ise arazi ve hayvana dönüştü. Sanayi devrimiyle ortalama ömür 49 yıla ulaştı ve insan yüzlerce beygir gücüne hükmetmeye başladı. Bugün ise bambaşka bir çağdayız.

Yeni Bilim Çağı: İnsan Olmanın Sınırları Nerede?

İçinde bulunduğumuz yeni bilim çağı, insan tanımını kökünden değiştiriyor. Bildiğimiz anlamda insanın sonu geliyor olabilir. Bu değişimin iki ana itici gücü var:

  1. Biyofabrikasyon ve Sonsuz Yaşam: Bilim insanları artık üç boyutlu yazıcılarda, kişinin kendi kök hücrelerini kullanarak organ basabiliyor. Bu, “doğal yollarla ölen son insanlar olabileceğimiz” anlamına geliyor. Organ nakli beklemek tarihe karışabilir ve insan ömrünün sınırı belirsizleşebilir.
  2. Mahremiyetin Sonu ve Düşüncelerin Okunması: Bilim, beyindeki görsel korteksi bilgisayarda canlandırmanın eşiğinde. Bu, beş yıl içinde bir insanın gördüğü ya da hayal ettiği görüntüleri bilgisayara aktarmanın mümkün olabileceği demek. Bu gelişme, bir yandan beyin hastalıklarının tedavisinde devrim yaratma potansiyeli taşırken, diğer yandan mahremiyetin tamamen ortadan kalkması gibi büyük bir tehlikeyi de barındırıyor.

Bu bilimsel patlamanın dışında kalan toplumlar, matbaayı kaçıranlar gibi çağın gerisinde kalma riskiyle karşı karşıya.

Evrenin Merkezinde miyiz? Soluk Mavi Noktanın Dersi

İnsanoğlunun en büyük yanılgılarından biri, evrenin kendi etrafında döndüğünü düşünmesidir. Oysa gerçek çok farklı. 1977’de fırlatılan Voyager 1 uzay aracı, 14 Şubat 1990’da bize kim olduğumuzu hatırlatan bir ayna tuttu. Dünyanın 6 milyar kilometre uzaktan fotoğrafını çekti.

Ünlü gökbilimci Carl Sagan’ın “Soluk Mavi Nokta” (Pale Blue Dot) olarak adlandırdığı bu fotoğrafta Dünya, Satürn’ün halkaları arasından görünen küçücük, soluk bir toz zerresinden ibarettir.

Bütün savaşlarımız, bütün sevinçlerimiz, bütün medeniyetimiz, kendimizi evrenin merkezi sandığımız o toz zerresinin üzerinde yaşandı. Carl Sagan’ın dediği gibi: “Yardım için bir ipucu, bizi kendimizden kurtarmak için yardım, başka hiçbir yerden gelmeyecek.” Bizi kurtaracak olan yine biziz.

Akıl ve Vicdan: Kaybettiğimiz Dengenin Peşinde

İnsan nedir? Sadece bir suret mi? Hayır. İnsan, akıl ve vicdanın bir karmasıdır. Sadece akıl bizi bir robota, sadece vicdan ise saftirik birine dönüştürür. Bugün dünya akıl yolunda hızla koşarken, vicdan tarafında büyük bir kayıp yaşıyor.

Hayatımız sadece bize mi aittir? Annemizin, babamızın, sokaktaki kedinin, yaşam alanını yok ettiğimiz kutup ayısının bizim hayatımız üzerinde hiç mi hakkı yoktur? Eğer “vardır” diyorsak, o zaman kendimize şu soruyu sormalıyız: “Bu dünyadaki yerim ne? Ben ne yapıyorum?”

Eğer bu dünyadaki varlığımız sadece daha lüks bir araba, daha büyük bir ev içinse, hayat bittiğinde geriye büyük bir pişmanlık kalabilir. Bu yüzden sadece aklı değil, kaybettiğimiz vicdanı da hatırlama zamanı.

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -
Google search engine

Most Popular

Recent Comments