Hepimiz, akıllı telefonlarımıza bakmak için sürekli başımızı öne eğdiğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Peki ya teknoloji, başımızı eğmemizi değil, tam tersine dik tutmamızı sağlasaydı? Akademisyen ve mucit Prof. Dr. Hakan Ürey, laboratuvarında geliştirdiği giyilebilir ekran teknolojilerinin, insan-bilgisayar etkileşimini nasıl kökten değiştireceğini ve bize yepyeni bir dünya sunacağını anlatıyor.
Telefon Ekranlarının Ötesi: Geleceğin Etkileşimleri
Akıllı telefonlar hayatımızı kolaylaştırsa da, etkileşimlerimiz hala küçük bir ekrana sıkışmış durumda. Ürey, gelecekte bu sınırların nasıl aşılacağına dair heyecan verici örnekler sunuyor:
- Anında Çeviri: Yabancı bir ülkedeyken kulağınızdaki akıllı kulaklıkların konuşmaları anında tercüme ettiğini hayal edin.
- Büyük Veriyle Dans: “Azınlık Raporu” filmindeki gibi şeffaf ve devasa ekranlarda veriler arasında yüzerek aradığımızı bulmak.
- Terminatör Görüşü: İhtiyacımız olan bilgilerin doğrudan gözlüğümüze, hatta kontakt lensimize yansıtılması.
Bu teknolojilerin ortak amacı, bizi telefon ekranına hapsetmek yerine, dijital dünyayı gerçek dünyaya entegre ederek başımızı dik tutarak yürümemizi sağlamaktır.
Giyilebilir Ekranların Uzun Tarihi
Pek çok kişi giyilebilir ekran teknolojilerinin Google Glass ile başladığını düşünse de, bu fikir aslında çok daha eskilere dayanıyor. Bu, inovasyonun bir anda ortaya çıkmadığının en güzel kanıtı.
- 1968: İlk kaska takılan ekran, Evan Sutherland tarafından geliştirildi.
- 1990’lar: NASA ve ordu, pilotlar için bu teknolojiyi kullanmaya başladı.
- 1997: Hakan Ürey’in kendisi de bir firmada bu teknoloji üzerine çalışmaya başladı.
O dönemde bu projelerin çoğu başarısız oldu çünkü teknoloji ve altyapı henüz hazır değildi. Fikirler, zamanlarının ilerisindeydi. Bugün ise akıllı telefonlar ve internet sayesinde bu fikirleri hayata geçirmek için doğru zamandayız.
Türkiye’de İcat Çıkarmak: Koç Üniversitesi’ndeki Gelişmeler
“Başımıza icat çıkarma” sözünün olumsuz bir anlam taşıdığı bir kültürde bile, Türkiye’de dünya çapında teknolojiler geliştirilebileceğini kanıtlayan Ürey ve ekibi, laboratuvarlarında heyecan verici projelere imza atıyor:
- Piko Projektörler: Cep telefonlarına sığacak kadar küçük projeksiyon cihazları.
- 3 Boyutlu Gözlüksüz Ekranlar: Kişiyi takip eden ve her göze farklı görüntü göndererek 3 boyutlu bir deneyim sunan sistemler.
- Holografik Gözlük: Dünyada bir ilk olan bu proje, sinemadaki gibi sahte bir derinlik algısı yerine, baktığınız nesnenin gerçekten o mesafedeymiş gibi net göründüğü, gerçek bir holografik görüntü yaratmayı hedefliyor. Bu, baş ağrısı yapmayan, en gerçekçi 3 boyutlu deneyimi sunacak.
- Şeffaf Ekranlar: Üzerinde elektrik bağlantısı olmayan, hem arkasını gösteren hem de iki tarafından bakıldığında farklı görüntüler sunabilen cam ekranlar. Bu teknoloji, araba camlarını komple bir ekrana dönüştürebilir.
Ürey, sahnede yaptığı etkileyici demolarda bu teknolojilerin nasıl çalıştığını canlı olarak gösteriyor. Son sözü ise oldukça anlamlı: Amacının bir sihirbaz olarak değil, ülkemizde de harika işlerin yapıldığını gösteren bir araştırmacı ve akademisyen olarak hatırlanmak olduğunu söylüyor.