“Görüyorsan, duyuyorsan, sorumlusun.” Ali Denizci’nin tüm hayatını özetleyen bu felsefe, onu İstanbul’un en zengin yalılarından birinde başlayan hayatından sokaklara, oradan bir mezarın içine ve nihayetinde binlerce insana umut olan bir yardım hareketinin merkezine taşıdı. Bu, korkularla yüzleşmenin, paranın anlamsızlığını keşfetmenin ve “sevmenin” ne demek olduğunu anlamanın sarsıcı hikayesi.
Yalıdan Sokağa, Mezarlıktan Hayata: Bir Yüzleşme Hikayesi
Ali Denizci, Yeniköy’de bir yalıda, iyi eğitimli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ancak daha en başından itibaren adaletsizlik ve eşitsizlik onu rahatsız etti. Gençliğinde yasa dışı sol bir örgüte katıldı, cezaevine girdi. Çıktıktan sonra ise ailesinin ona öğrettiği tek şeye odaklandı: “Çok paran olmalı, yoksa adam değilsin.”
26 yaşında ilk milyon dolarını kazanmıştı ama paraya dokunamıyordu. “Ya biterse, ya aç kalırsam” korkusuyla alkol ve uyuşturucuya sığındı. Etrafına ördüğü duvarların içinde boğulurken radikal bir karar verdi: Dibini bulmak için her şeyi terk etti ve 3,5 yıl sokaklarda yaşadı. Bu süreçte en önemli dersini öğrendi:
“Bu coğrafyada açlıktan ölmene olanak yok. Hangi lokantaya gidersen git, ‘karnım aç’ dediğinde doyuruyorlar. Bu ülkede böyle yaşanıyor.”
Korkuları Mezara Gömmek: Aşiyan’da Geçen 8,5 Ay
Sokak hayatının ardından kardeşleri onu bulup hastaneye götürdüğünde siroz olduğunu öğrendi. Doktorlar, içkiyi bırakmazsa bir yıl ömrü kaldığını söyledi. O ise gidip Aşiyan Mezarlığı’nda kendine bir mezar satın aldı ve tam 8,5 ay boyunca o beton mezarın içinde yaşadı. Sadece içti, okudu ve düşündü.
Bu süreçte hiç aç ve içkisiz kalmadı. Kimin getirdiğini bilmediği yiyecekler, içkiler, kitaplar her gün oradaydı. Bir yalıda doğmuştu ama bir metrekarelik bir mezarda da yaşanabildiğini gördü. Ateist olarak girdiği mezarlıktan, tüm korkularını oraya gömmüş bir sufi olarak çıktı. Anladığı en temel şey şuydu: “Benim önümde tek bir engel var: Ben. Kendimi aradan kaldırdığımda, bütün evren benim.”
Derviş Baba: Bir “Deliler Kahvehanesi” Nasıl Dev Bir Yardım Ağına Dönüştü?
Tedavi olup temizlendikten sonra Balat’a yerleşti. Orada mahallenin dışlanmış, “deli” olarak görülen insanlarına sahip çıkmaya başladı. İki arkadaşıyla birlikte **”Derviş Baba Deliler Abdallar Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesi”**ni kurdu. Başlangıçta amaç, mahallenin 18 delisini hamama götürmek, giydirmek ve karınlarını doyurmaktı.
Ancak bir kış günü parkta yatan 33 evsiz aileyi görmeleriyle her şey değişti. Başlattıkları küçük kampanya, kartopu gibi büyüdü ve Derviş Baba Kahvehanesi dev bir organizasyona dönüştü. Bugün yaptıkları işler inanılmaz boyutlarda:
- 423 aileye her ay düzenli olarak içinde etin, sütün, peynirin olduğu zengin gıda kolileri götürüyorlar.
- 150’den fazla çocuğa, her ay beş kitap okuma şartıyla burs veriyorlar.
- Balat’taki çocukları Etiler’e, Bağdat Caddesi’ne götürerek ön yargıları yıkıyorlar.
- 220 aileyi ev sahibi yaptılar.
- Suriye’den gelen çocuklar için bir dershane açtılar.
Ali Denizci’ye göre her şey “sevmekle” ilgili. “Çok sevmek lazım,” diyor. Ve hayatın bize sunduğu iki seçenek olduğunu hatırlatıyor: “Ya sırtını döner gidersin ya da adam olursun, insan olursun, bir ucundan da sen tutarsın.”