Hayat, bize sürekli kazanmamız gerektiğini öğreten bir yarış gibi sunulur. İyi bir okul, iyi bir iş, iyi bir unvan… Peki ya kaybetmek? Milli triatlet ve matematik öğretmeni İpek Onaran, kendi hayat hikayesi üzerinden “kaybetmenin” aslında en büyük zaferlere giden yol olabileceğini çarpıcı bir şekilde anlatıyor.
“Hayatta Kazanamaz”: Toplumsal Baskı ve Spor Arasındaki Koşturmaca
İpek Onaran’ın hikayesi, çocukken hiç istemeyerek gittiği yüzme antrenmanlarıyla başlıyor. O, sokakta oynamak isterken babası onu kar kış demeden havuzlara taşıyordu. Lise çağına geldiğinde ise spor, çevresi için bir endişe kaynağı haline geldi. Annesinin arkadaşları hep aynı şeyi söylüyordu: “Kızın bu kadar antrenman yaparsa hayatta Anadolu Lisesi’ni kazanamaz.”
Bu, toplumun başarıyı sadece akademik sınavlarla ölçtüğü, kazanmanın her şey olduğu bir dönemdi. Ancak babasının ona söylediği tek bir cümle, hayat felsefesi olacaktı:
“Kızım, gün 24 saat, istersen başarırsın.”
Ve başardı. Çevresindekilerin “imkansız” demesine rağmen İzmir’in en iyi Anadolu liselerinden birini kazandı. Ama baskı bitmedi. Bu sefer de “Bu kadar antrenmanla üniversiteyi hayatta kazanamaz,” demeye başladılar. O, bu sözlere kulaklarını tıkayıp antrenmanlarına devam etti.
Sonuncu Olmak: Macaristan’daki Büyük Kaybedişin Öğrettikleri
17 yaşında milli triatlet olmanın gururuyla ilk yurt dışı yarışması için Macaristan’a gitti. Rakiplerine “Ben bunu geçerim, bu patates bunu da geçerim,” diye bakarken hayatının en büyük derslerinden birini aldı: Yarışta sonuncu oldu. Hem de öyle bir farkla ki, o yarışı bitirdiğinde birinci olan çoktan ülkesine dönmüş olabilirdi.
Bu büyük “kaybediş” sonrası babasının yanına döndüğünde beklediği tepkiyi almadı. Babası ona sadece şunu sordu:
- “Kızım, yarıştan keyif aldın mı?”
- “Aldım.”
- “Spor hayatında olsun yeter.”
Bu an, kaybetmenin bir son olmadığını, aksine sürecin kendisinin ve alınan keyfin ne kadar değerli olduğunu anlamasını sağladı. Her yenilgi, onu daha da güçlendiriyordu.
“Gün 24 Saat, İstersen Başarırsın”: Kayıplarla Gelen Zafer
İpek Onaran, matematik bölümünü bitirdi, öğretmen oldu, yurt dışına gidip dil öğrendi ve aynı zamanda profesyonel sporculuk kariyerine devam etti. Her kaybediş, kendine olan güvenini daha da artırdı. Toplumun dayattığı tek bir yola saplanıp kalmadı.
Hikayesinin sonunda, bir triatlon yarışını birincilikle bitirir. Ancak asıl zafer o madalya değildir. Asıl zafer, tüm o “yapamazsın” diyenlere, tüm o sonunculuklara ve zorluklara rağmen kendi yolunu çizebilmektir.
“Ben her kaybedişimin kazandırdığı zaferle bugüne gelebildim,” diyor Onaran. Onun hikayesi, bize dayatılan tek tip başarı kalıplarını sorgulamamız için güçlü bir ilham kaynağı. Neden tek bir mesleğimiz, tek bir kimliğimiz olsun ki? Gün 24 saat ve isterseniz, siz de başarabilirsiniz.