Hayatımız boyunca etrafımızdaki sesler bize sürekli neyi yapamayacağımızı, neyin “olmaz” olduğunu fısıldar. Ailemiz, arkadaşlarımız, hatta dilimize pelesenk olmuş atasözleri bile bizi cesur adımlar atmaktan alıkoymaya çalışır. “Eski köye yeni adet getirme,” “Ayağını yorganına göre uzat” gibi sözler, çoğu zaman insanların kendi cesaretsizliklerine kılıf olur. Peki, tüm bu “olmaz” diyenlere rağmen kendi yolunu çizmek ve başarıya ulaşmak mümkün mü?
Hayat Boyu “Olmaz”ları Dinlemek: Neden Herkes Bizi Durdurmaya Çalışır?
Girişimci Mehmet Aksel’in hayatı, tam da bu “olmaz” denilenleri yapma hikayesidir. Çocukluğundan beri “düşersin”, “adam olamazsın” gibi telkinlerle büyüyen Aksel, bu baskının iş hayatında da devam ettiğini anlatıyor.
- Bankası, çok fazla kredi çekerse ödeyemeyeceğini söyler.
- Arkadaşları, hızlı araba kullanırsa yaşamayacağını söyler.
- Karısı, insan ilişkilerinde çok detaya takılırsa arkadaşsız kalacağını söyler.
Ve en yaygın tepki: “Ne gerek var abi?” İnsanlar, genellikle kendi yapamayacakları veya yapmaya cesaret edemeyecekleri şeylere, sizi de ortak etmek isterler. Bu negatif sesleri susturup kendi içgüdülerinize güvenmek, başarının ilk adımıdır.
İflaslardan Doğan Başarı: Bir Girişimcilik Serüveni
Üniversite hayatında başarılı olamayan Aksel, Türkiye’ye döndükten sonra babaannesinden kalan bir dükkanda otomobil bayiliği işine girer. Detaycılığı ve müşteri odaklı yaklaşımı sayesinde kısa sürede Türkiye’nin en çok satan bayilerinden biri olur. Ancak bir devalüasyonla her şeyini kaybeder ve iflas eder.
Bu iflas, onu yeni bir yola sokar: Yeme-içme sektörü.
- İlk Adım: Kafeler: Gurme Tuğrul Şavkay’ın tavsiyesiyle otomobil dükkanını bir kafeye çevirir. İşine olan özeni sayesinde bu işte de başarılı olur ve ikinci şubesini açar.
- Büyük Yatırım ve İkinci İflas: Bir arkadaşının “Böyle bir restoran yap da akşamları sana yemeğe gelelim” demesiyle yeni bir maceraya atılır. 2001’de Nişantaşı’nda büyük bir yatırımla lüks bir restoran açar. Ancak açılıştan bir gün sonra Amerika’daki 11 Eylül saldırıları olur ve ardından gelen ekonomik krizle tekrar iflas eder.
- Önemli Bir Ders: Bu iflas ona kritik bir ders öğretir: “Homoseksüel değilsen gay bar açmayacaksın kardeşim.” Yani, kendinizi ait hissetmediğiniz, tutku duymadığınız bir işi yapmamalısınız.
Dünyanın En İyi Aşçılık Okulu Nasıl Kuruldu?
Restoran işinin kendine göre olmadığını anlayan Aksel, Türkiye’deki en büyük eksiğin mesleki eğitim olduğunu fark eder. Bir A4 kağıdına tek bir cümle yazar: “Ben bir aşçılık okulu yapmak istiyorum ve bu aşçılık okulu dünyanın en iyi okulu olacak.”
Bu “olmaz” denilen hayal, Mutfak Sanatları Akademisi’nin (MSA) doğuşu olur. Detaycılığı, işine olan tutkusu ve doğru kurgusu sayesinde MSA, inanılmaz bir başarıya ulaşır:
- 2011: Dünya Aşçılar Birliği tarafından dünyanın en iyi aşçılık okulu seçildi.
- 2012-2015: İngiltere Kraliyet Akademisi tarafından dünyanın en mükemmel mesleki eğitim kurumu seçildi.
- Mezunları, Michelin yıldızlı restoranlardan dünyanın en iyi 50 restoranına kadar her yerde çalışmaya başladı.
- Türk Hava Yolları’ndaki uçan şeflerin büyük çoğunluğu MSA mezunu oldu.
Kural Basit: Kimseyi Dinleme, Kendi Yolundan Git
Mehmet Aksel’in hikayesi, paranın bir amaç değil, yola devam etmeyi sağlayan bir “yakıt” olduğunu gösteriyor. Bazen deposu dolu, bazen boş olsa da hep bir bidon daha bulup yoluna devam etmeye çalıştı.
Kıssadan hisse şudur: Neyi yapıp yapamayacağınızı sadece ve sadece siz bilebilirsiniz. Size “olmaz” diyenler, inanın bilselerdi zaten kendileri yaparlardı. Bir işe başlamadan önce herkese danışın, ama sonunda kimseyi dinlemeyin. Annenizi, babanızı bile. Hayat sizin hayatınız. Lütfen cüret edin ve kendi istediklerinizi yapın.
