Türkiye, dünyanın en büyük 17. ekonomisi. Ancak bu ekonomik büyüklüğü, toplumsal ve insani gelişim olmadan sürdürmek mümkün mü? Eğitimde dünya ortalamasının gerisindeyken, cinsiyet eşitliği sağlanamamışken ve gençler toplumdan dışlanmışken gerçek bir ilerlemeden bahsedebilir miyiz? Bu sorunları çözmek sadece devletin sorumluluğu mu, yoksa bizler de sivil girişimlerle bir fark yaratabilir miyiz?
Sivil Girişimin Gücü: Bir Kişinin Başlattığı Hareket
Bu kaygılarla, kurumsal yaşamdan sivil topluma uzanan bir yolculuğa çıktım. Her şeyin temelinde eğitimin yattığına inanarak, bu alanda somut adımlar atmaya karar verdim. Bu süreçte kuruculuğunu veya önderliğini üstlendiğim bazı girişimler şunlar oldu:
- ENKA Okulları: İstanbul ve Adapazarı’nda kurulan eğitim kurumları.
- Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV): Türkiye’nin eğitim alanındaki en büyük sivil hareketlerinden biri haline geldi.
- Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG): “Gençleri örgütleyip başına bela alacaksın” eleştirilerine rağmen, bugün Türkiye’nin en büyük gençlik kuruluşu oldu.
- Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV): 100 binden fazla öğretmene mesleki gelişim eğitimleri verdi.
- Aşoka Türkiye ve Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİKEV): Sosyal girişimciliği ve gençlerin hayallerini destekleyen önemli kuruluşlar.
Sadece 2014 yılında, 58.000 gönüllü genç, 513.000 insanın hayatına dokunan projeler gerçekleştirdi. Bu, sivil toplumun ve gönüllülüğün ne kadar büyük bir değişim yaratabileceğinin en net kanıtıdır.
Sınırların Ötesinde Bir Adım: Neden Afrika?
Peki, bu çabalar sadece Türkiye ile mi sınırlı kalmalı? Dünyada 1 milyar insanın aç olduğu bir tabloda, daha iyi imkanlara sahip olan bizlerin de sorumluluk alması gerekmez mi? Bir gün Afrika’dan gelen iki misafirin anlattıkları, beni bu dünyayı değiştirmek için bir adım daha atmaya itti ve “Sen De Gel Derneği” bu fikirle doğdu.
Amacımız, en az gelişmiş ülkelerden başlayarak, yerel halkla işbirliği içinde sürdürülebilir projelerle onların yaşamına dokunmaktı. İlk durağımız, Afrika’nın en küçük ülkesi olan ve nüfusunun yarısı açlık sınırında yaşayan Gambiya oldu.
Gambiya’da Hayata Dokunan Projeler
Gambiya’da yerel bir sivil toplum kuruluşuyla işbirliği yaparak, “beyaz adamın empoze ettiği” projeler yerine, onların gerçek ihtiyaçlarına odaklandık.
- Balıkçılık Projesi: Balıkçı tekneleri ve ağları olmayan köylere ekipman sağladık. Şartımız basitti: Tutulan balıkların en az %20’si köy halkına dağıtılacak. Bu sayede proje sahiplenildi ve 18 ayda 18 ton balık tutularak 3.000’den fazla insanın beslenmesine katkı sağlandı.
- Hayvancılık Projesi: Her aileye küçükbaş hayvan verdik. Kural: 3 yıl kesmek yasak ve doğan her iki yavrudan biri komşu aileye verilecek. 300 hayvanla başlayan proje, bugün 2.200 hayvana ulaştı ve bir dayanışma zinciri oluşturdu.
- Su Kuyuları Projesi: En temel sorun susuzluktu. Çocuk ölümlerinin en büyük nedeni, temiz suya erişememekti. 26 köye su kuyusu açarak hem sağlık koşullarını iyileştirdik hem de tarım yapmalarına olanak sağladık.
- Diğer Projeler: Pirinç değirmenleri, tavuk çiftlikleri, marangozluk atölyeleri ve güneş panelli sistemler kurarak köylerin kendi kendilerine yetebilmeleri için destek olduk.
Tüm bu projeler, şeffaflık ilkesiyle, uluslararası bağımsız şirketler tarafından denetlendi. 410.000 dolar gibi bir bütçeyle, 200.000 insanın yaşamına dokunduk; yani kişi başı sadece 2 dolarla.
Şimdi hedefimiz, Gambiya’da başlattığımız bu hareketi Senegal’e ve diğer ülkelere taşımak. Çünkü inanıyoruz ki, hep birlikte hareket edersek, sadece kendi toplumumuzda değil, tüm dünyada bir fark yaratabiliriz. Tek amaç, o fotoğraftaki çocuğun bakışlarına bir umut katabilmek.