Çoğumuz için tarım, market rafındaki bir domates ya da pazar tezgahındaki bir portakaldan ibaret. Peki o gıdanın soframıza gelene kadarki yolculuğunu, o yolculuğun kahramanı olan çiftçinin hayatını hiç düşündük mü? Plaza hayatından ayrılıp kendini tarıma adayan Tanzer Bilgen, bizi toprağın gerçekleriyle tanıştırıyor ve geleceğin tarımının “dijital” olacağını anlatıyor.
Çiftçinin Hayatı: 180 Günlük Kritik Maraton
Bir çiftçinin hayatı, ofis hayatının düzenli mesai saatlerinden çok farklıdır. Her şey, ekilen bir tohumla başlar ve yaklaşık 180 gün süren, sürekli dikkat ve emek gerektiren bir maratona dönüşür.
- En Kritik An: Çimlenme: Tarlaya ekilen on binlerce tohumun toprağın altından yeryüzüne çıkıp ilk filizlerini vermesi, tüm sezonun kaderini belirleyen en önemli andır. Eğer çimlenme başarılı olmazsa, o yılki emek ve gelir riske girer.
- Gözlem ve Emek: Çiftçi, bu 180 gün boyunca tarlasını gün aşırı ziyaret etmek zorundadır. Bitkinin büyümesini, su ihtiyacını, zararlı otları veya hastalıkları sürekli kontrol eder.
- Tek Gelir Kaynağı: Bu süreçteki en ufak bir hata, örneğin bir ilacı veya gübreyi geç atmak, tüm mahsulü yok edebilir. Ve o mahsul, çiftçinin bir yıl boyunca ailesinin geçimini sağlayacak, çocuklarını okutacak tek gelir kaynağıdır.
Tarımın Değeri ve Gözden Kaçan Gerçekler
Türkiye’de tarım, yaklaşık 14 milyon insanın geçimini sağlayan ve 62 milyar dolarlık devasa bir ekonomidir. Ancak gıdaya her an ucuz bir şekilde ulaşabildiğimiz için, bu sektörün değeri genellikle göz ardı edilir.
Bilgen, bu durumu basit bir örnekle açıklıyor: İki hafta önce yaşanan ve hayatı felç eden 12 saatlik elektrik kesintisini hatırlayın. Peki ya 5 gün boyunca şehre hiç gıda gelmeseydi ne olurdu? Hayat devam etmeyebilirdi.
Bu hayati sektörü ayakta tutan çiftçilerin yaş ortalaması ise 54. Gençler artık çiftçilik yapmak istemiyor. Tarımın geleceği için genç nesilleri bu alana çekmek ve onların işini kolaylaştıracak çözümler bulmak zorundayız.
Dijital Tarım: Bilgiyle Verimi Artırmak
Dünya nüfusu 2050’de 9 milyarı aşacak ama tarım arazileri artmıyor. Çözüm, birim alandan alınan verimi artırmaktan geçiyor. İşte bu noktada “dijital tarım” devreye giriyor.
Dijital tarım nedir?
- Akıllı telefon, internet gibi teknolojileri kullanır.
- Sahadan, meteoroloji istasyonlarından ve traktörlerden gelen verileri toplar.
- Bu verileri tarımsal bilgiyle birleştirerek çiftçiye en doğru zamanda en doğru kararı alması için yol gösterir.
Klasik Örnek: Pembe Kurtla Mücadele Çiftçiler, pamuğun düşmanı olan pembe kurda karşı genellikle her yıl Temmuz ayının ilk haftası, ezbere ilaçlama yaparlar. Ancak 2010’da bu ilaçlama işe yaramadı çünkü kurt, iklim koşulları nedeniyle farklı bir zamanda ortaya çıktı. İşte dijital tarım, uydu verileri ve hayat döngüsü takibiyle pembe kurdun tam olarak ne zaman çıkacağını tahmin ederek, ilacın doğru zamanda atılmasını sağlar. Bu, hem mahsulü kurtarır hem de gereksiz ilaç kullanımını önler.
Bir Bilginin Değiştirdiği Hayat: Hasan Abi’nin Hikayesi
Dijital tarımın gücünü en iyi anlatan örneklerden biri, Denizli’de yaşayan Hasan Abi’nin hikayesidir.
- Eski Durum: Hasan Abi, hayvanlarına yem yapmak için ektiği mısırdan 7 yıldır dönüm başına 2,5 ton ürün alıyordu.
- Dijital Tarım Müdahalesi: Bilgen’in ekibi, Hasan Abi’nin toprağını, suyunu ve bölgenin iklim verilerini analiz etti. Sorunun yanlış tohum seçimi olduğunu anladılar.
- Sonuç: Sadece doğru tohumu kullanmasını tavsiye ettiler. Bugün Hasan Abi, aynı tarladan dönüm başına 6,5 ton ürün alıyor.
Bir fikri bir tohuma benzeten Bilgen, 4 yıl önce ektiği “tarımda iş yapış şeklini değiştirme” fikrinin bugün 50.000 çiftçiye ulaştığını söylüyor. Onun mesajı çok net: Eğer gerçekten inandığınız bir fikriniz varsa, vakit kaybetmeyin ve peşine düşün.