Pazar, Ekim 19, 2025
REKLAM ALANI
Google search engine
Ana SayfaGenelYoklamaya Hazır mıyız? Zamanı Saymayı Bırakıp "Burada" Demenin Gücü

Yoklamaya Hazır mıyız? Zamanı Saymayı Bırakıp “Burada” Demenin Gücü

Bir davulcu olan Nedim Ruacan, mesleğinin özünü sorgularken kendini basit ama derin bir sorunun içinde bulur: “Neden davul çalıyorum?” Cevabı şehirde değil, bir köy yerinde, güneş doğarken doğanın çıkardığı seslerde bulur. Bu sesler, ona göre doğanın her gün aldığı bir yoklamadır ve her varlık “Buradayım!” diye haykırmaktadır. Peki ya biz insanlar, bu yoklamaya nasıl cevap veriyoruz?

Doğanın Yoklaması ve Sessizleşen “Burada”larımız

Ruacan, doğanın şafak vaktindeki o coşkulu “yoklamasını” bizim hayatımızdaki yoklamalarla karşılaştırır ve sesimizin zamanla nasıl kısıldığını gözler önüne serer:

  • İlkokul: Öğretmen adımızı okuduğunda, heyecanla “BURADA!” diye bağırırdık.
  • Ortaokul/Lise: Bu haykırış, sessiz bir parmak kaldırmaya dönüştü.
  • Üniversite: Artık kendimiz bile cevap vermez, bir arkadaşımız yerimize imza atardı.
  • İş Hayatı: “Burada” demek, bir kartı okuyucuya “bipletmekten” ibaret hale geldi.

Gittikçe sesimiz kısıldı, varlığımızı ifade etme şeklimiz mekanikleşti ve heyecanını kaybetti. Ruacan’a göre onun davul çalmasının sebebi, işte o çocuk aklıyla, içten bir şekilde “burada” demeyi sürdürme arzusudur.

Özgün “Burada” Demek: Egosisteme Karşı Ekosistem

Hayatımızda iki tür “yoklama” ve “burada” deme şekli vardır:

  1. Ekosistemin Yoklaması (Doğal Sistem): Bu, içten gelen, hiç kimseden onay beklemeyen, sadece var olmak için yapılan özgün bir ifadedir. Bir köpeğin sebepsizce havlaması gibi.
  2. Egosistemin Yoklaması (Yapay Sistem): Bu ise başkalarının onayını bekleyen yapay ifadelerdir. Örneğin, sosyal medyada “Ben de buradayım” demek için günde 10 selfie paylaşmak. Bu tür ifadeler bizi asla tatmin etmez.

Özgün bir ifade bulmak bir lüks değil, burada olduğumuzu hissetmek için bir mecburiyettir. Aksi takdirde, kaba ve estetik olmayan ifadelerle (trafikte korna çalmak gibi) varlığımızı kanıtlamaya çalışırız.

Zamanı Saymak Değil, Anı Taşımak

Bize öğretilen zaman, geçmişin travmaları ve geleceğin kaygılarıyla dolu, boynumuza asılmış ağır bir zil gibidir. Ruacan, bu zili taşımak istemediğini söyler. O, bu zile sadece vurduğu an “buradayım” demek için vurur.

Bir davulcunun görevi, bir saat gibi zamanı saymak değildir. Onun görevi, bir kalp atışı gibi “an”ı vermektir. İnsanlar bir saati alkışlamaz, ama içten bir ifadeyi, onlara bir “an” yaşatan müziği alkışlarlar.

Kendi Musluğunuzu Bulun

Peki, kendi özgün ifademizi nasıl bulabiliriz?

  • Farklı Disiplinlerden Beslenin: Ruacan, mimar arkadaşından uzun vadeli vizyonu, arkadaşı da ondan anlık ifadeyi öğrendiğini anlatır. Farklı disiplinler birbirini besler.
  • Onay Beklemeyin: Yaptığınız şeyi, kimsenin haberi olmasa bile, sadece kendi varoluşunuz için yapın.
  • Kendinize Bir Musluk Açın: Hepimiz aynı su tesisatına bağlıyız. Herkesin kendine ait bir musluk açması, yani özgün bir ifade kanalı bulması gerekir. Bu resim yapmak, şarkı söylemek, yazmak ya da herhangi bir şey olabilir.

Sonuç olarak, doğa her gün yoklama alıyor. Bizim görevimiz ise bu yoklamaya, bize öğretilen mekanik ve yapay cevaplarla değil, kendi bulduğumuz estetik ve özgün ifadelerle, içten bir “BURADAYIM!” diye karşılık vermektir.

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -
Google search engine

Most Popular

Recent Comments