Bazı insanlar doğuştan yetenekli yıldızlardır ve herkes onları tanır. Bazıları ise perde arkasında kalır, ancak dokundukları hayatları derinden değiştirirler. Nâzım Hikmet’in eşi Piraye’nin oğlu olan, edebiyat dünyasının “Mehmet Fuat”ı, voleybol dünyasının ise “Mehmet Bengü”sü, işte böyle bir perde arkası kahramanıydı. Onun hikayesi, bir edebiyatçının spora ve iş hayatına nasıl ilham verebileceğini, kolektif yaratıcılığın bireysel yıldızlardan daha güçlü olabileceğini gösteren sıra dışı bir derstir.
Mehmet Fuat: Edebiyatçı Bir Antrenörün Sıra Dışı Hikayesi
Edebiyat dünyasında eleştirmen, yazar ve yayıncı olarak tanınan Mehmet Fuat, aynı zamanda spora büyük bir tutkuyla bağlıydı. Çocukluğundaki sağlık sorunları nedeniyle futbolcu olamasa da bu tutkusundan vazgeçmedi. 1950’lerin sonunda Altunizade’de bir spor kulübü kurdu.
Amacı, mahalledeki çocukları spora yönlendirerek kavgadan uzak tutmaktı. Hiçbir bilgisi olmamasına rağmen, yurt dışından getirttiği kitaplarla futbolu öğrendi ve mahalle takımına kolektif ve yaratıcı bir futbol tekniği öğretti. Bu takım, kısa sürede Fenerbahçe ve Galatasaray gibi devleri yenerek adından söz ettirdi. Ancak futboldaki şiddet ortamından rahatsız olunca, kulübü bir voleybol kulübüne dönüştürdü. Yine kitaplardan öğrenerek, sıfırdan kurduğu voleybol takımlarını süper lige kadar taşıdı.
Yıldızlara Karşı Takım Oyunu: Kolektif Yaratıcılığın Gücü
Mehmet Fuat’ın başarısının sırrı, bireysel yıldızlara dayalı bir sistem kurmak yerine, kolektif bir takım oyunu yaratmasıydı. O dönemki voleybol anlayışı, genellikle yıldız oyunculara atılan yüksek paslara dayanıyordu. Mehmet Fuat ise bunun yerine daha farklı bir okul geliştirdi:
- Hızlı ve Aldatmaca Dayalı Oyun: Daha kısa boylu ama çevik oyuncularla, rakibi şaşırtmaya yönelik hızlı bir oyun sistemi kurdu.
- Doğru İnsanları Bir Araya Getirmek: Yıldızları transfer etmek yerine, doğru karakterdeki oyuncuları bir araya getirerek bir takım ruhu oluşturdu.
- Takımı Tanımak: Başarının anahtarı, takımdaki herkesi çok iyi tanımaktı. Oyuncularının aile yapısını, okul durumunu, sosyal ve psikolojik durumlarını bilirdi. Çünkü gerçek bir takım olabilmek için herkesi aynı seviyede eşitlemek ve birleştirmek gerekiyordu.
Bu felsefe, iş dünyası için de geçerlidir. Bir şirketteki yüzlerce insan, farklı sosyal ve ekonomik koşullardan gelir. Onları tanımadan, anlamadan motive etmek ve gerçek bir ekip haline getirmek imkansızdır.
“Yenilerini Yetiştiririz”: Bir Liderlik Dersi
Mehmet Fuat’ın liderlik anlayışını en iyi özetleyen anılardan biri, yetiştirdiği yetenekli oyuncuların büyük kulüplere transfer olmasıyla ilgilidir. Genç bir oyuncu ona sitemle, “Hocam, bu kadar emek veriyorsunuz, gidiyorlar. Nasıl engel olacaksınız?” diye sorduğunda, Mehmet Fuat’ın cevabı bir hayat dersi niteliğindeydi:
“Cem, ben yenilerini yetiştiririm. Onlar gidebilir, sorun değil.”
Bu basit cümlenin arkasında üç önemli ders yatar:
- Özgüven: Kendine ve sistemine olan sonsuz güven.
- İyi İnsan Yetiştirme Misyonu: Amacı sadece şampiyonluk değil, topluma ve spora iyi ahlaklı, iyi insanlar kazandırmaktı.
- Gizli Gurur: Yetiştirdiği insanların başka yerlerde başarılı olması, aslında onun için bir gurur kaynağıydı.
Bu anlayış, bir kurumun sadece kendi başarısına değil, sektörün geneline katkı sağlamasının önemini vurgular.
Profesyonel Amatörlük: Başarının Sırrı Yaptığın İşi Sevmek mi?
Mehmet Fuat, tüm bu işleri bir amatör ruhla, hiçbir maddi karşılık beklemeden, sadece bir tutku ve hobi olarak yaptı. Onun için asıl keyif, şampiyonluklardan ziyade, takımının sahada sergilediği o güzel ve estetik oyunu izlemekti.
Bu “profesyonel amatörlük” felsefesi, günümüz iş dünyası için de kritik bir öneme sahiptir.
- İşini Sevmek: Para için değil, yaptığı işi gerçekten sevdiği için çalışan insanlar, daha yaratıcı ve başarılı olur.
- Mutlu Ekip, İyi İş: Mutlu bir yaratıcı ekip, harika işler üretir.
- Kaliteye Odaklanmak: Sonucun kalitesine odaklanmak, maddi kazançtan daha önemlidir.
Mehmet Fuat’ın hikayesi bize şunu gösteriyor: Bir doktor bize pazarlamayı, bir sanatçı satışı, bir yazar ise sporu ve iş hayatını öğretebilir. Önemli olan, farklı disiplinlerden gelen dersleri alabilme ve kolektif bir ruhla hareket edebilme becerisidir.