Tasarım dünyasının en bilinen problemlerinden biri, bir fikrin kağıt üzerindeki parlaklığından son ürüne dönüşene kadar yaşadığı talihsiz başkalaşımdır. Tasarımcı Can Yalman, bu süreci meşhur bir karikatürle özetliyor: Müşterinin istediği farklı, mühendisin anladığı farklı, satıcının pazarladığı farklıdır ve ortaya çıkan ürün, başlangıçtaki hayalden çok uzaktır. Peki, harika bir fikrin havada kalmasını önleyip onu başarılı bir ürüne dönüştürmenin sırrı nedir? Cevap, egoların ötesinde, kolektif bir vizyonda yatmaktadır.
Fikirden Ürüne: Tasarımda Ekip Çalışmasının Gücü
Bir tasarımcının “Aha!” dediği o parlak fikir anı, yolculuğun sadece başlangıcıdır. O fikri hayata geçirmek için sizinle aynı vizyonu paylaşan, yetenekli bir ekibe ihtiyaç vardır. Aksi takdirde, en yaratıcı fikirler bile sadece tasarımcının egosunu tatmin eden, üretilmemiş “konsept ürünler” olarak kalmaya mahkumdur.
Yalman, kendi kariyer yolculuğunu, başarılı bir tasarım sürecinin nasıl işlemesi gerektiğini gösteren bir hikaye üzerinden anlatıyor. Bu hikayenin kahramanları ise şunlar:
- Bir okul (veya iki okul)
- Bir şehir
- Bir mühendis
- Bir piknik seti
- Bir genel müdür
- Ve bir CNC makinesi
Bu altı unsur, bir araya gelerek egoların aşıldığı ve fikrin ürüne kayıpsız bir şekilde dönüştüğü bir başarı öyküsü yaratmıştır.
İlham Kaynakları ve Karşılaşılan Engeller
Her tasarımcının bir ilham kaynağı vardır. Yalman için bu kaynaklar, aldığı eğitim ve yaşadığı şehirdir.
- Okul: Amerika’nın en önemli tasarım okullarından Cranbrook ve Parsons’ta aldığı eğitim, ona sadece bir ürün tasarlamayı değil, o ürünün etrafındaki deneyimi, yarattığı duygusal etkiyi ve duyulara hitap etme biçimini de tasarlamayı öğretmiştir.
- Şehir: 80’ler ve 90’ların New York’u, inanılmaz enerjisi, deneysel ve keskin sanat ortamıyla Yalman’a büyük bir vizyon katmıştır.
Bu birikimle Türkiye’ye dönüp Arçelik’te işe başladığında ise gerçek dünyayla yüzleşir. Dinamik, heykelsi bir çamaşır makinesi tasarımı, “bu üretilmez”, “bu satmaz” gibi duvarlara çarpar. Tam bu noktada hikayenin ilk kahramanı ortaya çıkar: Tek bir mühendis. Herkesin “olmaz” dediği bir ortamda, o mühendis “Biz bunu nasıl yaparız?” diye sorarak kapıları aralamış ve birçok ürünün hayata geçmesini sağlamıştır.
Kilometre Taşları: Vizyon ve Teknolojinin Birleşimi
Yalman’ın kariyerindeki dönüm noktaları, doğru zamanda doğru insanlarla ve doğru teknolojiyle buluşmasının bir sonucudur.
- Piknik Seti: Arçelik sonrası, hiçbir sınır olmadan tasarladığı ilk üründür. Bu 6 kişilik set, o kadar başarılı olur ki uluslararası alanda (MoMA’da) satılarak onu ve ekibini haritaya koyar.
- Genel Müdür: Seramik gibi zor bir malzemeyle çalışırken, tasarımlarının “üretilemeyeceği” söylendiğinde, Kale grubundaki bir genel müdür onlara inanır. Bu güven sayesinde, kenarları çok ince olduğu için imkansız görünen “Zen” serisi gibi ödüllü ürünler ortaya çıkar.
- CNC Makinesi: Tekne tasarlarken yaşadıkları en büyük sorun, bilgisayarda milimetrik olarak çizdikleri akışkan yüzeylerin, ustaların ellerinde “katledilmesiydi”. Şirket sahibinin vizyoner bir kararla dev bir CNC makinesi (bilgisayar kontrollü kesim tezgahı) alması her şeyi değiştirdi.
Bu yatırım sayesinde, tasarımcının zihnindeki fikir, hiçbir değişikliğe uğramadan, mükemmel bir şekilde son ürüne dönüşebilmiştir. Sonuçlar ise inanılmazdı:
- Üretim hızlandı.
- Maliyetler düştü.
- Ürün kalitesi arttı.
- Marka değeri yükseldi ve tüm sektöre katkı sağladı.
Sonuç olarak, Can Yalman’ın hikayesi bize şunu gösteriyor: Eğitim, vizyon, teknoloji ve yaratıcılık bir araya geldiğinde ve en önemlisi, projeye dahil olan herkes kendi egosunu bir kenara bırakıp ortak bir amaç için çalıştığında, aşılamayacak hiçbir engel yoktur.