2020 yılı, pandemiyle birlikte tüm dünya için beklenmedik değişimlerin yaşandığı bir dönem oldu. Peki, bu süreç gayrimenkul sektörünü nasıl etkiledi? Keller Williams Türkiye ve Kıbrıs Ülke Direktörü Emre Erol, sektörün dinamiklerini, marka tercihlerini ve gelecek öngörülerini bu sohbette masaya yatırıyor.
Pandemi Döneminde Gayrimenkul Sektörünün Dört Mevsimi
2020, gayrimenkul sektörü için adeta bir yıl içinde dört farklı piyasanın yaşandığı hareketli bir dönemdi. Yılın başında talep artışıyla başlayan piyasa, pandeminin etkisiyle Mart ortasında durma noktasına geldi.
- Ocak – Mart Başı: 2019’a göre talebin arttığı ve piyasanın hızlandığı bir dönem.
- Mart Ortası – Haziran: Pandemi etkisiyle talebin keskin bir şekilde düştüğü durgun bir dönem.
- Haziran Sonrası: Düşen faiz oranlarının “can suyu” olmasıyla talep yeniden patladı ve piyasa canlandı.
- Yılın Son Çeyreği: Sektör, normal temposuna dönerek yılı olumlu bir şekilde kapattı.
Kısacası, diğer birçok sektör zorlanırken gayrimenkul sektörü, yaşanan tüm dalgalanmalara rağmen 2020’yi olumlu bir tabloyla tamamladı. Bu durum, sektörün ne kadar dinamik ve uyum sağlayabilir olduğunu bir kez daha gösterdi.
Neden Yerli Marka Değil de Uluslararası Bir Franchise?
Piyasada Turyap gibi çok değerli yerli markalar varken neden uluslararası bir franchise markası olan Keller Williams tercih edildi? Emre Erol, bu kararın arkasındaki mantığı oldukça net bir şekilde açıklıyor: “Amerika’yı her gün yeniden keşfetmeye gerek yok.”
Bu seçim, yerli veya yabancı marka ayrımından ziyade, tamamen pragmatik ve verimlilik odaklı bir karardır. Keller Williams, binlerce insanın tecrübesini, verisini ve başarılı iş modellerini bir araya getirerek hazır bir sistem sunuyor. Bu sistem, sıfırdan bir yapı kurmak için harcanacak zamanı ve enerjiyi ortadan kaldırarak doğrudan başarıya odaklanma imkanı tanıyor. Önemli olan, sahada müşteriye doğru hizmeti veren danışmanın kendisidir; markanın ulusal ya da uluslararası olması müşteri için sadece %4’lük bir önem taşır.
Keller Williams’ı Farklı Kılan Nedir? Danışman Odaklı Model
Keller Williams’ın başarısının temelinde, sektöre getirdiği asimetrik, yani alışılmışın dışında olan iş modeli yatıyor. Geleneksel modellerin aksine, bu yapı tamamen danışmanı merkeze alır.
Şirketin felsefesi şu temel üzerine kurulu: “Eğer danışmanlarını mutlu eder, onları bireysel ve finansal olarak büyütürsen, onlar da müşteriye en iyi hizmeti verir ve sonuçta herkes kazanır.”
Bu modelin danışmanlara sunduğu temel avantajlar şunlardır:
- Eğitim: Sürekli ve güncel eğitim altyapısı.
- Koçluk: Danışmanların performansını ve motivasyonunu yüksek tutan profesyonel destek.
- Teknoloji: Müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) gibi sistemlerle danışmanın işini kolaylaştıran teknolojik altyapı.
- Kültür: Danışmanın bir çalışan değil, bir iş ortağı olarak görüldüğü, kararlara katılabildiği bir şirket kültürü.
- Kazanç Paylaşımı: Sektördeki diğer modellere göre çok daha adil ve kârlı bir gelir paylaşım yapısı.
Bu yaklaşım, danışmanların sadece işlerini değil, aynı zamanda kendi kariyerlerini ve geleceklerini inşa etmelerine olanak tanır.
