Simit Sarayı Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Okutur, markanın geleneksel bir lezzeti nasıl küresel bir başarı hikayesine dönüştürdüğünü anlatıyor. Bu dönüşümün arkasında yatan sırlar, sadece lezzetli simitler değil, aynı zamanda güçlü bir iş modeli ve vizyoner bir yaklaşımdır.
Gelenekten Kurumsallığa: Simit Neden Yok Olmadı?
Okutur, simidin 500-600 yıllık bir kültüre sahip olduğunu, ancak 2000’li yılların başında hijyen endişeleri nedeniyle sokaklardan silinme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirtiyor. O dönemde bilinçlenen tüketici, sağlıksız koşullarda üretilen ürünlerden uzaklaşmaya başlamıştı.
“Eğer biz Simit Sarayı olarak 2000 yılının başında böyle bir konsept başlatmasaydık, ‘Yıllar önce simit diye bir ürün vardı, biz onu çok severdik’ diye torunlarımıza anlatırdık.” diyen Okutur, markanın doğuşunun aslında bir kültürü kurtarma hamlesi olduğunu vurguluyor.
Bu başarıyı getiren temel adımlar şunlardır:
- Merkezi Üretim: Geleneksel yöntemleri bir kenara bırakıp, dünya standartlarında merkezi üretim teknolojileri kurmak.
- Modern Sunum: Hijyenik ve modern mağazalarda satış yapmak.
- Güçlü Altyapı: Hem üretim hem de bilişim teknolojilerine milyonlarca dolarlık yatırım yapmak.
Franchise Modeli: Birlikte Büyümenin Gücü
Simit Sarayı’nın başarısının temel taşlarından biri de franchise sistemidir. Bu sistem, hem marka hem de yatırımcı için bir kazan-kazan ortaklığı sunar. Yatırımcılar (franchise’lar) neden bu sistemi tercih ediyor?
- Marka Güvencesi: Bireysel bir simitçi dükkanının ayakta kalma şansı çok düşükken, Simit Sarayı markası altında olmak bir “hayat garantisi” sunar.
- Öngörülebilirlik: Yatırımcılar, bir sonraki yıl ne kadar ciro ve kâr elde edebileceklerini öngörebilirler.
- Profesyonel Destek: Arkalarında operasyon, pazarlama, teknoloji ve tedarik zinciri gibi departmanlarda çalışan yüzlerce kişilik profesyonel bir ekip bulunur. Bu ekip, yatırımcıların işlerini nasıl daha kârlı hale getirebileceklerini sürekli düşünür.
Bu yapı sayesinde franchise sahipleri mutlu bir şekilde işlerini büyütürken, marka da istikrarlı bir şekilde her yıl %30-40 oranında büyümeye devam ediyor.
Türkiye’nin Kültür Elçisi Olmak
Simit Sarayı, sadece bir yemek markası değil, aynı zamanda Türkiye’nin kültürünü dünyaya tanıtan bir elçidir. Okutur, “Ülkeler itibarlarını markalarıyla inşa ederler.” diyerek, bir ülkenin küresel markası ne kadar çoksa, itibarının da o kadar artacağını belirtiyor.
Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrupa’nın birçok ülkesinde açılan mağazalarla Türk kültürü, gelenekleri ve lezzetleri dünyaya taşınıyor. Bu model, diğer Türk markalarına da örnek olarak, kurumsallaşmanın ve doğru bir sistemle büyümenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.




