Bir çiftçinin, Türkiye’nin en verimli ve sürdürülebilir tarım işletmelerinden birini kurma yolculuğu… Sencer Solakoğlu, kendi ilham verici hikayesini anlatırken, aslında her sektör için geçerli olan başarı, inovasyon ve vizyon dersleri veriyor. İşte bir yatırımcının nasıl tutkulu bir çiftçiye dönüştüğünün ve tarımda nasıl devrim yarattığının hikayesi.
Zorluklarla Başlayan Bir Başarı Hikayesi
Her şey, 12 yaşında tek kelime Almanca bilmeden İsviçre’de bir yatılı okula gönderilmesiyle başlar. O yaşta karşılaştığı zorluklar, dışlanma ve yalnızlık, onu pes ettirmek yerine daha da güçlendirir. Solakoğlu, o günlerde kendine bir söz verir: “Ağlamayacağım ve bunun üstesinden geleceğim.”
Bu kararlılık, onun hayat felsefesi olur. Düştüğü zaman kendine acımak yerine, “Bu kötü bir olay, ben buradan en iyisini nasıl çıkarabilirim?” diye sormayı öğrenir. Bu zihniyet, onun gelecekteki tüm zorlukların üstesinden gelmesinin temelini oluşturur.
Yatırımcılıktan Çiftçiliğe: Beklenmedik Bir Kariyer Dönüşümü
Türkiye’ye döndükten sonra “Sürdürülebilir ne yapabilirim?” sorusuyla tarım sektörüne yatırımcı olarak girmeye karar verir. Ancak hayvan ithalatı sırasında karşılaştığı sahtekarlıklar ve zorluklar, ona bu işin bir yatırım işi olmadığını, gerçek bir çiftçi olmak zorunda olduğunu öğretir.
Yaşadığı inanılmaz zorluklar:
- Hayvan Seçimi: İneklerin dört memesi olduğunu yeni öğrenen biri olarak, binlerce hayvan seçmek zorunda kalır ve dolandırılmanın eşiğinden döner.
- Nakliye Krizi: Anlaştığı nakliyecinin son anda vazgeçmesiyle, hayvanlarını Türkiye’ye getirmek için inanılmaz bir çözüm bulur: İneklerini bir kargo uçağıyla uçurur!
- İflasın Eşiği: %40 kapasiteyle çalışan bir işletme, yetersiz nakit akışı ve biten para… İlk üç yıl, çiftliğin gübresini kendi elleriyle temizlediği, iflasın eşiğine geldiği zorlu bir mücadeleyle geçer.
Ancak bu zorluklara rağmen işine tutkuyla bağlanır. Çünkü davranış biliminin de söylediği gibi, “Bir şeyin uğruna çok zahmet çekerseniz, onu otomatikman seversiniz.”
İnovasyon ve Sürdürülebilirlik: Tarımda Fark Yaratmak
İşler rutine binmeye başladığında Solakoğlu, “Bu işi kızıma nasıl devrederim?” sorusuyla 3-4 adım geri çekilip büyük resmi görür. Geleceğin tarımının sadece üretimden değil, sürdürülebilirlikten geçtiğini anlar.
Uyguladığı devrim niteliğindeki projeler:
- Blockchain ile Güven: Sütünün kalitesini kanıtlamak için teknolojiye başvurur. Tüketicilerin, satın aldıkları sütün geldiği ineğin doğumundan o güne kadarki tüm verilerini bir QR kod ile görebileceği bir sistem kurar. Bu, standart bir üründe bile ayrışmanın mümkün olduğunu gösterir.
- Döngüsel Ekonomi: “Hayvandan çıkanı tarlaya, tarladan çıkanı hayvana” felsefesiyle bir döngü oluşturur. Güneş enerjisiyle kendi elektriğini üretir, hayvan gübresinden kompost yaparak toprağı zenginleştirir.
- Sıfır Atık ve Karbon Nötr: Hayvan atıklarından çıkan sıvıyı, karbon emen ve değerli bir protein kaynağı olan yosun (alg) yetiştirmek için kullanır. Bu sayede hem suyu geri dönüştürür hem de karbon emisyonunu sıfırlayarak doğayı kirleten bir sektörü, doğayı iyileştiren bir modele dönüştürür.
Türkiye’nin Tarımdaki Gizli Potansiyeli
Sencer Solakoğlu’nun hikayesi, aslında Türkiye’nin tarımdaki muazzam potansiyelini gözler önüne seriyor. Pazarlamanın hiç yapılmadığı bu sektörde, inanılmaz fırsatlar yatıyor.
- Zeytinyağı: Dünyanın en çok zeytin ağacına sahip ülkelerinden biriyiz ama bir dünya markamız yok. Kaliteli yağımızı İtalya’ya satıp, onların markasıyla daha pahalıya geri alıyoruz.
- Peynir: 200’e yakın peynir çeşidimiz var ama Kars gravyeri veya Ezine peyniri gibi değerlerimiz, bir parmesan kadar bilinmiyor.
Solakoğlu’nun mesajı net: Ne iş yaparsanız yapın, farklı olmak, işinize hakim olmak ve sürekli olarak “daha iyi ne yapabilirim?” diye sormak zorundasınız. Başarı, parayı değil, sürdürülebilirliği ve kaliteyi hedefe koyduğunuzda kendiliğinden gelir.




