Perşembe, Ağustos 28, 2025
REKLAM ALANI
Google search engine
Ana SayfaGenelModanın Vahşi Yüzü: Tasarım Bir Direniş midir?

Modanın Vahşi Yüzü: Tasarım Bir Direniş midir?

Moda denince aklınıza ne geliyor? Bu sezonun renkleri, pahalı markalar veya magazin figürleri mi? Erkek giyim tasarımcısı Hatice Gökçe, modanın bu sığ algılanışına meydan okuyor ve onu bir sanat, bir direniş ve bir kimlik arayışı olarak yeniden tanımlıyor. Gökçe’ye göre moda, “vahşi” bir ticari açlığa sahip ve gerçek tasarımcıların bu hıza karşı durması gerekiyor.

Erkek Giyimine Adanmış Bir Kariyer ve “Türk Tarzı” Arayışı

Hatice Gökçe, 15 yıldır Türkiye’de pazarı bile olmayan bir alanda, alternatif erkek giyimi üzerine çalışıyor. Bu süreçte en büyük eksikliklerden birini fark ediyor: Türkiye’de erkek giyiminin tarihsel bir arşivi ve tanımlanmış bir kimliği yok. Nasıl bir İngiliz veya İtalyan tarzından bahsedebiliyorsak, neden bir Türk tarzından bahsedemiyoruz?

Bu sorudan yola çıkarak akademik bir çalışma başlatan Gökçe’nin nihai hedefi, 19. yüzyıldan günümüze Türk erkek giyim profilini analiz ederek, dünyaya sunulabilecek özgün bir “Türk erkek giyim tarzı” figürü ortaya koymak.

The Leather Age: Hızlı Modaya Karşı Sanatsal Bir Direniş

Gökçe’nin “The Leather Age” adını verdiği koleksiyonu, bu arayışın ve direnişin somut bir ürünü. Anadolu medeniyetlerinden ilham alan ve tamamen Türk derisiyle hazırlanan bu proje, ticari kaygılardan tamamen uzak, provokatif ve sanatsal bir çalışma. Bu koleksiyonu hazırlamasının üç temel sebebi var:

  1. Hıza Direnmek: Moda dünyasının her sezon mükemmel tasarımlar bekleme hızına bir tasarımcı olarak direnmek.
  2. Ticari Kaygılardan Uzaklaşmak: Tasarımın gerçek değerini ancak ticari kaygılar olmadan ortaya çıkarabileceğine olan inanç.
  3. Tasarım Sürecini Yüceltmek: Yüzeysel olmayan, derinlikli bir tasarım süreci yaratmak.

Bu koleksiyon, Pekin’den Şangay’a kadar dünyanın birçok yerinde sergilenerek deri sektörüne de yeni teknikler ve ilhamlar sundu.

“Moda Kiçtir”: Türkiye’de Tasarım Algısındaki Sorunlar

Gökçe, Türkiye’de tasarımın ve modanın entelektüel çevreler tarafından nasıl küçümsendiğini acı bir şekilde eleştiriyor. Sanat dünyasının modayı “kiç” (yani zevksiz, bayağı) olarak gördüğünü belirtiyor. Verdiği örnekler ise düşündürücü:

  • Bir köşe yazarının, deri tasarım yarışmasını anlatırken “Deri deyince aklıma tavuk derisi gelir, onu da sevmem,” diye yazması.
  • Bir üniversitenin “Yılın En İyi Moda Tasarımcısı” ödülünü, modayla ilgisi olmayan ama güzel giyinen bir TV programı jürisine vermesi.

Bu durum, “Niçin Türkiye’den bir dünya markası çıkmıyor?” sorusunun da cevabını barındırıyor. Eğer toplumun düşünen kesimleri tasarıma yeterli ilgiyi göstermezse, moda algısı sığ kalmaya ve her şey ticarete indirgenmeye devam edecektir. Gökçe’nin altını çizdiği gibi: “Her satılan şey tasarım değildir.”

Modanın Geleceği: Akıllı Giysiler ve Gerçek Değer

Peki, moda ne olmalı? Gökçe’ye göre modanın geleceği, gelip geçici trendlerde değil, daha derin bir anlamda yatıyor. Moda;

  • Akıllı malzemelerle üretilmiş, değer taşıyan tasarımlar olmalı.
  • Uzun soluklu giyilebilecek, sürdürülebilir giysiler olmalı.
  • Kalp ritmini veya kan hızını ölçen teknolojik giysiler olabilmeli.

Tasarımcı Suzan Lee’nin biyolojik malzemelerle kendi kumaşını “yetiştirmesi” gibi yenilikler, modanın gideceği yönü gösteriyor. Gökçe, kendi koleksiyonunu müzikteki “brutal vokal”e benzetiyor: Tüketim çılgınlığına ve modanın vahşi yüzüne karşı atılmış sanatsal bir çığlık.

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -
Google search engine

Most Popular

Recent Comments