Çocukken oynadığımız “Endetura 1-2-3” oyunu gibi, dijital dünya da arkamızı döndüğümüz her an bize biraz daha yaklaşıyor. Peki, bu hızlı dönüşüm hayatımızı ve eğitim anlayışımızı gerçekten ne kadar değiştiriyor? Reklamcı ve akademisyen Rauf Olcay, teknolojinin bir araç olduğunu, asıl değişimi yaratacak olanın ise “sorgulayan” ve “baktığı yere giden” insan olduğunu vurguluyor.
Alışkanlıkları Sorgulamanın Gücü
Hayatta birçok şeyi olduğu gibi kabul eder, hiç sorgulamayız. Olcay, bu durumu yüksek atlama örneğiyle açıklıyor. Yıllarca herkesin aynı teknikle atladığı bir sporda, Dick Fosbury adında bir atletin çıkıp tamamen farklı ve “acayip” bir stille atlaması, tüm standartları değiştirmiştir. Bu, büyük bir cesaret gerektirir.
Aynı şekilde, yıllarca bej rengi kasalarda üretilen bilgisayarlara birinin “hayır” deyip rengarenk iMac’i tasarlaması da bir sorgulama eylemidir. Pazarın ve hayatın kurallarını değiştirenler, var olanı kabul etmeyip sorgulayanlardır.
Teknoloji Dünyayı Değiştirir mi?
Telgraftan televizyona, internetten akıllı telefonlara kadar her yeni teknoloji, “dünyaya barış gelecek, her şey değişecek” vaadiyle geldi. Ancak Olcay’a göre bu bir yanılgı.
- Teknoloji Tarafsızdır: O telefonlar profesörlerin elinde olduğu kadar, teröristlerin de elindedir. Teknoloji, tek başına dünyayı daha iyi bir yer yapmaz.
- Tüketici mi, Üretici mi?: Çoğumuz interneti birer tüketici olarak kullanıyoruz. Yediğimiz yemeğin fotoğrafını paylaşıyor, başkalarının içeriklerini tüketiyoruz. Ancak Wikipedia veya Ekşi Sözlük gibi platformlar, ortak akılla üretimin ne kadar güçlü olabileceğini gösteriyor.
- Asıl Değişimi Yaratacak Olan İnsandır: Dünyayı güzelleştirecek olan şey teknoloji değil, o teknolojiyi nasıl kullandığımızdır.
İnsan Baktığı Yere Gider: Eğitimde Perspektifin Önemi
Rauf Olcay, motosiklet kullanırken öğrendiği en temel kuralı hayatın ve eğitimin merkezine koyuyor: “İnsan baktığı yere gider.” Motosiklette nereye bakarsanız, farkında olmadan oraya yönelirsiniz. Hayatta da bu böyledir. Neyi hedeflerseniz, neye odaklanırsanız, hayat sizi oraya götürür.
Bu metafor, eğitim için kritik bir anlam taşır:
- Her Öğrenci Farklı Bir Yere Bakar: Standart bir eğitim sistemiyle her öğrenciye aynı şeyi verip aynı sonucu beklemek yanlıştır. Her öğrenci farklı bir bireydir ve farklı bir yöne gitmek ister.
- Not Odaklı Değil, Anlama Odaklı Eğitim: Olcay, kendi kızının İngiltere’deki öğretmeninin karne olarak 4,5 sayfalık bir analiz yazdığını anlatıyor. Öğretmen, çocuğu anlamak için onunla bir “yaşanmışlık” biriktirmiştir. Bizdeki “3” ya da “5” gibi notlar ise öğrenciyi anlamaktan çok uzaktır.
- Öğretmenin Rolü: Öğretmenin görevi sadece teknik bilgi aktarmak değildir. Asıl öğretilmesi gerekenler şunlardır:
- Hayallerinin peşinden koşmak.
- Kurnazlığın değil, dürüstlüğün iyi bir şey olduğunu bilmek.
- Birlik olmanın ve yardımseverliğin değerini anlamak.
Sonuç olarak, toplumlar da liderler de baktıkları yere giderler. Amacımız, dünyayı daha iyi bir yer haline getirebilecek kadar özgüveni yüksek ve iyi insanlar yetiştirmek olmalıdır.